25 Temmuz 2008 Cuma
Muhabir
Muhabir açlık, yorgunluk, yoksulluk ve saldırı tehditleri altında çalışır. Saatlerce, günlerce hazırlandığı haberler yayımlanmayabilir, yaptığı bir haber yüzünden işten atılabilir, ikramiye alabilir, kafası kırılabilir. İkinci tür bir muhabir ise yılbaşı, doğum günü gibi türlü vesilelerle hediyeler alır, giysilere, pahalı saatlere, parfümlere, yurtdışı seyahatlare para ödemez. Yani standartları olmayan bir dünyadır muhabirlik.
Karikatürist
24 Temmuz 2008 Perşembe
Haber Merkezi
22 Temmuz 2008 Salı
Dış Haberler Servisi
Epeydir yazmamışım. Diğer bloglara ufak tefek şeyler yazdığımdan bir de şu internet bağlantısı sorunumu çözemediğimden. Neyse. Yeni projemden söz etmek istiyorum. Bir gazetenin portresi üzerinde düşünüyordum. Yukarıdaki fotoğraf kolayca tahmin edileceği üzere Dış Haberler Servisi'nin portresi işte. Sonra Haber Merkezi, Yazı işleri diye gitmek istiyorum. Bakalım.
18 Ocak 2008 Cuma
15 Ocak 2008 Salı
Sinema, tv, fotoğraf, nehir, ova, merdivenler
Bir ekranda akıp giden görüntüleri sevmiyorum. Sinemadan epeydir uzak duruyordum zaten. Geçen yıl ise sinemadan ve tv'den hepten nefret eder oldum. Filmler insanı aptallaştırıyor. Artık sadece ağır filmler, belgesel ve çizgi/bilimkurgu filmlerin bir kısmına tahammül edebiliyorum. Çoğu zaman da sonuna kadar izleyemiyorum, canım sıkılıyor. İzlediklerim de sayılı zaten. Sadece filmler değil haberleri seyretmek bile bir işkence halini aldı ki onu da bıraktım. Gazete, dergi, kitap, çizgi roman okuyorum.
Dvd film koleksiyonu yapan bir arkadaşım var. elinde yüzlerce film... Elbette kopya filmler bunlar. Bilgisayarı hiç kapanmıyor. Durmadan yükleme halinde. Bu koleksiyona başlamadan önceki arkadaş değil artık. Giderek daha az konuşan, konuşurken konunun başını sonunu tutturamayan bir hale dönüştü, isimleri de sürekli unutuyor. Onun gibi film seyretmeyi ve biriktirmeyi tutku haline getirenleri gördükçe benzer izlerin çoğunu onlarda da görüyorum. yaşayan ölülere dönüşüyorlar ne yazık ki. Aptal ve kayıtsız ruhlar halinde sadece basit filmleri izlemek için yaşıyor.
Sinemadan, televizyondan geçmek, fotoğrafa nehre, ovaya varmak, merdivenlerde oturup dünyayı okumak istiyorum.
Bu sinema/tv endüstrisi tıpkı futbol ve uyuşturucu mafyası/sistemi gibi. korkunç paralar harcanıyor. vitrinde yüzeysel bir güzellik var, gerisi çirkinlik, pislik, kültürsüzlük, cahillik. Onca para nerelere harcanıyor peki? ortada ilerleme diye bir şey yok. Endüstrinin kendisi devasa bir ahtapot gibi yayıldıkça yayılıyor. Her bir şeyi yutup öğütüyor. ya o sinema/tv oyuncularına ne demeli? Aldıkları paraları ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Çoğu abuk sabuk insanlar. İnsan olarak birikimsiz ve cahiller. Paraya ve şöhrete tapan magandalar halinde her yerde karşımıza çıkıyorlar. Gazetelerde, dergilerde sayfalar dolusu yerler ayrılıyor bu magandalara, nasıl da iyi oyuncular oldukları söyleniyor.
Oysa bu insanlar ne yapıyor? Setlerde öpüşüyorlar, sevişiyorlar, atlayıp zıplıyorlar, bolca konuşuyorlar, samimi olmayan dertleri anlatıyorlar ve ömrünü bilime/sanata/edebiyata adayan insanlardan çok çok daha fazla para kazanıyorlar, çok daha iyi yaşıyorlar. Ne tuhaf.
Ama öylesine de gülünç ve acıklı görünüyorlar ki...
Etiketler:
futbol,
oyuncular,
sinema,
sinema endüstrisi,
tv
13 Ocak 2008 Pazar
Bilgisayar çöktü
İşte bu kadar. Bilgisayarım çöktü. Yedekleme yapmanın önemini bir kez daha anlamış bulunmaktayım. Bir kısım yedeklerim duruyor. Ancak güncelleme konusunda tembel olduğumdan son bilgiler uçtu gitti. Neyse sabit disk hp'ye gitti. Bakalım kurtaracaklar mı?
fgunluk
Son zamanların en güzel paylaşımlarından biri http://fgunluk.blogspot.com/ üzerinde görülebilir :)
Çalışmalarına hayranlık duyduğum Anıl kardeşim ile aramıza Murat Eren'i de alarak yazı ağırlıklı bir fotoğraf blogu oluşturduk. Murat işten güçten vakit bulup da yazarsa şahane olur. Onun http://meren.org/blog/'daki yazılarını severek takip ediyorum zaten.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)