
7 Aralık 2006 Perşembe
1 Aralık 2006 Cuma
28 Kasım 2006 Salı

Ayasofya kütüphanesi kapı detayı
"Vakfiyesi 1152/1740'ta düzenlenmiş ve 21 Nisan 1740'ta açılmıştır. Bu dönemde kütüphanede 4.000 civarında kitabın bulunduğu Vakanüvis Subhî Mehmed Efendi tarafından belirtilmektedir. Kütüphanenin dördü yazma biri de basma olak üzere beş tane katalogu vardır. 1968'de mevcut kitapları Süleymaniye Kütüphanesi'ne nakledilmiştir."
1 Ekim 2006 Pazar
21 Mayıs 2006 Pazar
kişiler: birinci constantinus
ilk hıristiyan roma imparatoru. büyük constantinus olarak da kayıtlarda geçer. isa hazretlerinin doğumundan 280 yıl kadar sonra dünyaya gelmiştir. hıristiyan kültürün temellerini atmış en önemli kişilerden biri.
313 tarihinde çıkarılan ve hıristiyanlara hoşgörü gösterilmesini buyuran milano fermanı roma tarihinin kilometre taşlarından biridir. hıristiyanlığın sivil yorumlarına karşı olarak ilk konsili de o toplamıştır (nikaia/iznik 325).
pagan roma elbette hıristiyan bir imparatoru bağrına basacak değildi. birinci constantinus zeki bir imparator olduğundan roma'da fazla kalmadı. ikinci bir roma yaratmaya çalıştı. yeni roma'nın inşaatına başlandı ve altyapısı tamamlanmış şehir 330 tarihinde törenle constantinapolis olarak yeniden doğdu. ilk ayasofya'yı haşmetli constantinus inşa ettirmiştir. işte imparator hazretlerinin bu derin icraatları sonucu paganlar ilk hıristiyanlar gibi çeşitli kısıtlamalarla karşılaştılar. tarih tersine döndü ve bir zaman sonra bu kez hıristiyanlar değil paganlar aslanlara yem edilmeye başlandı. böylece azizleşen constantinus'un 337'de biten hayatı yeni bir dönemi başlatırken kadim roma'nın da ipi çekilmiş oluyordu.
ilk hıristiyan roma imparatoru. büyük constantinus olarak da kayıtlarda geçer. isa hazretlerinin doğumundan 280 yıl kadar sonra dünyaya gelmiştir. hıristiyan kültürün temellerini atmış en önemli kişilerden biri.
313 tarihinde çıkarılan ve hıristiyanlara hoşgörü gösterilmesini buyuran milano fermanı roma tarihinin kilometre taşlarından biridir. hıristiyanlığın sivil yorumlarına karşı olarak ilk konsili de o toplamıştır (nikaia/iznik 325).
pagan roma elbette hıristiyan bir imparatoru bağrına basacak değildi. birinci constantinus zeki bir imparator olduğundan roma'da fazla kalmadı. ikinci bir roma yaratmaya çalıştı. yeni roma'nın inşaatına başlandı ve altyapısı tamamlanmış şehir 330 tarihinde törenle constantinapolis olarak yeniden doğdu. ilk ayasofya'yı haşmetli constantinus inşa ettirmiştir. işte imparator hazretlerinin bu derin icraatları sonucu paganlar ilk hıristiyanlar gibi çeşitli kısıtlamalarla karşılaştılar. tarih tersine döndü ve bir zaman sonra bu kez hıristiyanlar değil paganlar aslanlara yem edilmeye başlandı. böylece azizleşen constantinus'un 337'de biten hayatı yeni bir dönemi başlatırken kadim roma'nın da ipi çekilmiş oluyordu.
12 Mayıs 2006 Cuma
ayasofya notları:
1. çocukların ayasofya'da olması tuhaf. onlara göre bir yer değil burası. tarih burada eziyor çocukları. kaçmak kurtulmak istiyorlar. bazı büyükler de öyle, hızlı adımlarla binlerce yılı ezip geçiyorlar.
2. ayasofya'nın kuşları üzerine bir belgesel yapılmalı. mabedin içinde kanat çırpmaları çok hoş.
3. bizans'ı tek bir yapıya indirgemek mümkün, konsantre bizans: ayasofya.
4. ziyaretçilerin bilgisizliği, hurafeleri heyecanla dinlemeleri trajikomik bir durum.
5. hem müslümanların, hem hıristiyanların saygı göstermesi gereken bir tapınak burası, her iki dinin de yüzlerce yıllık hafızası var burada, ama bunu ziyaretçilere anlatmak zor. hangi dinden olurlarsa olsunlar vandalca davranışlarını duvarlarda sütunlarda görmek mümkün.
6. öğrenci gruplarının müzeyi gezmesi tam bir abukluk... aralarında eğlenenip müzeyi göz ucuyla süzerek geziyorlar, cep telefonlarıyla dedikodu yapıyorlar, gezdikleri görmüyorlar, turistler bile daha ilginç onlar için!
1. çocukların ayasofya'da olması tuhaf. onlara göre bir yer değil burası. tarih burada eziyor çocukları. kaçmak kurtulmak istiyorlar. bazı büyükler de öyle, hızlı adımlarla binlerce yılı ezip geçiyorlar.
2. ayasofya'nın kuşları üzerine bir belgesel yapılmalı. mabedin içinde kanat çırpmaları çok hoş.
3. bizans'ı tek bir yapıya indirgemek mümkün, konsantre bizans: ayasofya.
4. ziyaretçilerin bilgisizliği, hurafeleri heyecanla dinlemeleri trajikomik bir durum.
5. hem müslümanların, hem hıristiyanların saygı göstermesi gereken bir tapınak burası, her iki dinin de yüzlerce yıllık hafızası var burada, ama bunu ziyaretçilere anlatmak zor. hangi dinden olurlarsa olsunlar vandalca davranışlarını duvarlarda sütunlarda görmek mümkün.
6. öğrenci gruplarının müzeyi gezmesi tam bir abukluk... aralarında eğlenenip müzeyi göz ucuyla süzerek geziyorlar, cep telefonlarıyla dedikodu yapıyorlar, gezdikleri görmüyorlar, turistler bile daha ilginç onlar için!
25 Nisan 2006 Salı
7 Nisan 2006 Cuma
evvelden bizans'ı bilmezdim. kilisecamilerin önünden geçer, bakmazdım, ayasofya'yı dahi görmemiştim. lise ikinci sınıftaydık (1990-1991 dönemi), sinan faik ile tanıştım. sonra çok şaşırdım, sanat tarihi konusunda sınıfa ders verecek kadar çok bilgisi vardı. öğleden sonraları istanbul'u gezerdik. kilisecamilerin önemini ondan öğrendim, daha doğrusu bizans sanatına olan sevgim ondan öğrendiklerimden gelmektedir, nasıl teşekkür ederim bilmem. hem bizans'ı hem de osmanlı'yı o öğretti.
bir süre sonra osmanlı ile bizansı birbirine karıştırır oldum. bizans'tan kastım doğu roma zaten gariptir, osmanlı deseniz daha bir garip. osmanlının içinden bizans, bizansın içinden osmanlı çıkar. kim ne derse desin ;)
istanbul'a gelince, bu şehir iliklerine kadar osmanlı'dır, bizans ise hayalet gibidir, bir görünür bir kaybolur. bu şehrin hayaleti daha çok ilgimi çekiyor nicedir. şimdilerde 2 fotoğraf projem var, biri bizans ile ilgili. daha sonra fotoğrafları buradan ağ'a aktarmayı düşünüyorum. sinan'a tekrar teşekkür ederim.
bir süre sonra osmanlı ile bizansı birbirine karıştırır oldum. bizans'tan kastım doğu roma zaten gariptir, osmanlı deseniz daha bir garip. osmanlının içinden bizans, bizansın içinden osmanlı çıkar. kim ne derse desin ;)
istanbul'a gelince, bu şehir iliklerine kadar osmanlı'dır, bizans ise hayalet gibidir, bir görünür bir kaybolur. bu şehrin hayaleti daha çok ilgimi çekiyor nicedir. şimdilerde 2 fotoğraf projem var, biri bizans ile ilgili. daha sonra fotoğrafları buradan ağ'a aktarmayı düşünüyorum. sinan'a tekrar teşekkür ederim.
2 Nisan 2006 Pazar
29 Mart 2006 Çarşamba
19 Mart 2006 Pazar
Sema Kaygusuz'un "Yere düşen dualar" isimli kitabını okuyorum bu sıralar. Azar azar okuyorum. Çabuk bitmesin istiyorum. Kafka'nın Şato'sun, Dava'sını da böyle okumuştum. Harika bir kitap. Serin ve duru bir havası var. Bazen elinizi gözünüzü yakacak derecelere de çıkıyor. Kitabı okurken, kafama vuran, beni gıdıklayan cümleleri işaretliyorum. Hele şarapla ilgili betimlemeler daha bir ilgimi çekti. Hepsinin kenarına notlar almalıyım ikinci okuyuşta...
Kitaptan bir cümle:
"Havasız kalan üzüm karanlıkta can çekişerek kendi özüne kavuşmuş, ağır ağır insana dönüşüyordu." (s.57)
Kitaptan bir cümle:
"Havasız kalan üzüm karanlıkta can çekişerek kendi özüne kavuşmuş, ağır ağır insana dönüşüyordu." (s.57)
17 Mart 2006 Cuma

İlk sayısal fotoğraf makinem olan Nikon D70'i nasıl anlatsam? Bu fotoğraf makinesi sadece bir fotoğraf makinesi değil benim çocuğum gibi, yani üçüncü çocuğum gibi demek istiyorum.
Filmli makinelerden çok kullandım. Evdeki dialara baktım da bu sabah, şimdi çektiklerimden çok daha iyilermiş! Olsun bu işi öğreneceğim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)