7 Nisan 2006 Cuma

evvelden bizans'ı bilmezdim. kilisecamilerin önünden geçer, bakmazdım, ayasofya'yı dahi görmemiştim. lise ikinci sınıftaydık (1990-1991 dönemi), sinan faik ile tanıştım. sonra çok şaşırdım, sanat tarihi konusunda sınıfa ders verecek kadar çok bilgisi vardı. öğleden sonraları istanbul'u gezerdik. kilisecamilerin önemini ondan öğrendim, daha doğrusu bizans sanatına olan sevgim ondan öğrendiklerimden gelmektedir, nasıl teşekkür ederim bilmem. hem bizans'ı hem de osmanlı'yı o öğretti.

bir süre sonra osmanlı ile bizansı birbirine karıştırır oldum. bizans'tan kastım doğu roma zaten gariptir, osmanlı deseniz daha bir garip. osmanlının içinden bizans, bizansın içinden osmanlı çıkar. kim ne derse desin ;)

istanbul'a gelince, bu şehir iliklerine kadar osmanlı'dır, bizans ise hayalet gibidir, bir görünür bir kaybolur. bu şehrin hayaleti daha çok ilgimi çekiyor nicedir. şimdilerde 2 fotoğraf projem var, biri bizans ile ilgili. daha sonra fotoğrafları buradan ağ'a aktarmayı düşünüyorum. sinan'a tekrar teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder